BAHİS
BAHİS
 
Kuru ayaz mevsim kış,
Gecelerde sohbet hoş.
Birkaç kişi toplanmış
Önceden plânlanmış.
Hoca’ya konuk gitmiş
Hoca çok ikram etmiş.
Biraz muhabbet, sohbet,
Biri demiş ki — Hayret!
Bu gece soğuk Hocam
Titriyorum, donacam...
Aşk olsun tek bu gece,
Elbiseyle sadece,
Hiçbir ateş yakmadan,
Dışarıda korkmadan;
Soğukta kalanlara
Helal olsun onlara!
 
Hoca demiş: — Ben varım.
Bahis bile tutarım.
 
Demişler ki: — Bak Hoca,
Yok ama aldatmaca!
Bir ışık olmayacak,
Hiç ateş yanmayacak.
Dayanamazsan şayet,
Sen verirsin ziyafet.
 
Demiş ki Hoca: — Hay hay.
Ne var ki bundan kolay!
 
Duvar dibine sinmiş
Zaman zaman gezinmiş.
 
Sabah horoz öterken,
Şafak yeni atarken
Yataktan kalkan gelmiş;
Hoca’yı gören gülmüş:
— Aklımız almaz, hayret!
Hoca’da yok keramet.
Hoca nasıl dayandı?
Belki gidip uzandı,
Yatağına gizlice;
Sabah geldi sessizce.
Herhalde ateş yaktı,
Ya da yıldıza baktı...
 
Hoca demiş: — Bilseniz!
Gece karanlık, sessiz...
Emdiğim de anamdan,
İnan geldi burnumdan.
Billâh ateş yakmadım!
Evime de çıkmadım.
Evet, bir yıldız sade
Onu gördüm gecede.
 
Biri demiş: — Hah tamam!
Sebebi buymuş Hocam...
Kendin itiraf ettin
Şimdi bahsi kaybettin,
Yıldız ısıtmış seni
Demek buymuş nedeni…
 
Hoca demiş: — Dostlarım,
Yanıldınız korkarım.
İnsafsız olmayınız
Alaya almayınız…
 
Tümü olmuş bir safta,
Hoca, karşı tarafta
Yararı yok, faydasız
Durmuş sessiz sedasız.
O, doğuştan behresiz[1]
Kabul etmiş çaresiz.
Onlar, girmiş odaya.
Biz gelelim Hoca’ya.
Hemen mutfağa inmiş.
Az sonar geri dönmüş:
— Hepiniz hoş geldiniz,
Keyfinize bakın siz…
Bir kazan ki kocaman,
Görseniz aman aman!..
 
— Bravo, yaşa, varol!
— Eline sağlık, sağ ol...
— Haydi, millet durmayın
Hoca’yı alkışlayın!
 
Kimi hatırasını,
Bazısı kazasını.
Yiyip, içtiklerinden
Hoşça vakitlerinden...
Olaylar anlatılmış,
İyice abartılmış.
Geçmiş uzun bir süre,
Akşam olmak üzere
Birisi sabırsızca,
Demiş ki: — Hani hoca,
Nerede kaldı yemek?
Nedir ki bilmez pişmek!
Haydi, getir yiyelim,
Duâmızı edelim.
 
Hoca demiş: — Sabredin,
Neden böyle söyledin?
Ha pişti, ha pişecek
Ne var telâş edecek…
 
— Dostlarım, demiş biri.
Hoca hem cin, hem peri...
Bu işte bir oyun var.
Gelin mutfağa kadar,
Gidelim bir görelim.
Bu nedir öğrenelim...
 
Bakmışlar koca kazan,
İple bağlı tavandan.
Sade sudur içinde,
Bir mum yanar dibinde!
Afallamışlar önce.
Hoca kıs kıs gülünce,
Biri şöyle söylemiş;
Herkes onu dinlemiş:
— Hocam affedersiniz,
Lütfen söyler misiniz?
Bir kazan dolusu su,
Anlaşılmaz doğrusu!
Mumla kaynar mı kazan,
İnsaf Hoca’m, ne zaman?
Hoca küplere binmiş.
Hiddetlenip köpürmüş:
— Siz beni ne sandınız!
Demiştim, yanıldınız
Yıldız beni ısıtır,
Mum kazanı kaynatır …
 
Ahmet KARAASLAN (DEDEKORKUT38)


[1] Paysız, nasipsiz, hissesiz, talihsiz, kısmetsiz, şanssız, kadersiz
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol