KAPIYA, BACAYA...



 
KAPIYA, BACAYA...
 
Çocukmuş daha Hoca,
Bütün bir gün boyunca,
Sokaklarda oynarmış.
Coşar, koşar, kaynarmış.
Bir gün annesi ona,
Alarak karşısına,
Demiş: — Koçum aslanım,
Yiğit yavrum, kaplanım
Çamaşırlar kirlenmiş
Giyemeyiz pislenmiş…
Ben şimdi gideceğim
Akşama döneceğim.
Kapımızdan ayrılma,
Sakın oyuna dalma.
Aman kapı, bacaya
Pencereye, cumbaya
Bak da hırsız girmesin,
Hiçbir şey götürmesin...
 
Geçmiş bir hayli zaman,
Biri gelmiş kapıdan:
— Oğlum, annen nerede?
— Çamaşırı derede,
Götürdü yıkamaya,
Beni koydu kapıya...
 
Ona demiş ki hanım:
— Nasrettin, yavrum canım...
Git söyle ki bu akşam,
Diyor ki: Binnaz Halam,
Gelsinler görüşelim
Oturup, söyleşelim...
 
Hoca sevinmiş buna,
Çok da gitmiş hoşuna.
Sıçramış çıkmış dama,
İşi almış sağlama…
Bacayı kola takmış
Sonra kapıya bakmış
Kapı sırt, baca kolda
Böylece gitmiş yolda.
 
Anne demiş: — Nasrettin!
Ne bu hâl, neler ettin?..
 
Nasrettin demiş: — Ana,
Tembih etmiştin bana.
İşte kapı ve baca,
Giremezler kolayca...

Ahmet KARAASLAN (DEDEKORKUT38)
 
 
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol