VAAZ
Hoca, çıkmış minbere
Salavat peygambere.
Bir an dili tutulmuş
Gerisi unutulmuş.
Demiş ki: — Ey cemaat,
Edeceğim nasihat.
Önce bir şey sorayım,
Sonra vaaz vereyim.
Diyeceğimi bilen
Çıkar mı içinizden?
Ses yükselmiş aniden
Cemaat tümü birden:
— Hepimiz biliyoruz,
Sen anlat dinliyoruz
Biraz beklemiş Hoca,
Cevap vermiş kurnazca:
— Öyleyse, anlatmayım.
Vaktinizi almayım.
İkinci gün de çıkmış
Cemaatine bakmış:
— Ey mümin kardeşlerim,
Bakın size ne derim?
Sormuştum da geçen gün
Yine sorayım bugün.
İçinizden çıkar mı?
Bilecek biri var mı?
Cemaat cevap vermiş,
Hep birden şöyle dermiş:
— Mevzunu bilmiyoruz,
Sen anlat dinliyoruz.
O, inerken minberden:
— Bilinmeyen şeylerden
Ne desem boştur size
Bu da benden vecize.
Bilmiyorsa biriniz,
Siz boşa dinlersiniz...
Birisi, çıkıp demiş:
— Ey cemaat bu ne iş?
Yetsin Hoca’nın alayı!
Bunun da var kolayı.
İki kısım olalım,
Hoca’yı şaşırtalım...
Böyle olduğu zaman,
Görelim kimmiş yaman!
Bakalım ne diyecek,
Nasıl cevap verecek?
Üçüncü kez aynı yer,
Hoca’ya mesken minber:
— Kardeşlerim, dinleyin.
Dün burada öğleyin,
Size bir şey sormuştum;
İşi yarı koymuştum.
Şimdi siz söyleyiniz,
Var mıdır bileniniz?
İki farklı ses çıkmış,
Hoca ayağa kalkmış:
— Bilmeyene, bilenler,
Bildiğini desinler...
Ahmet KARAASLAN (DEDEKORKUT38) |