MEKTUP
MEKTUP
 
Bir adamın oğlundan
Uzaktan çok uzaktan,
Mektubu gelmiş yeni.
Baba, Hocanın evini
Aramış bulmuş gece;
Meraklanmış iyice:
— Affedersiniz Hocam,
Vardır küçük bir ricam.
Şu mektubu sen bana,
Okuyup anlatsana...
 
Hoca almış zarfını,
Yırtmış üst tarafını.
Açıp bakmış içine,
Demiş kendi kendine:
“Bu ne biçim bir yazı,
Hangi lisândan özü?..”
Öyle düşünmüş biraz.
Adam demiş: — Etme naz!
Ne yazıyor kâğıtta?
Oku Hoca anlat da,
Okusana uzatma,
Hoca beni çıldırtma!..
 
Hoca mektubu vermiş,
Sessiz sessiz gülermiş:
— Okuyamam ben bunu,
Geri al mektubunu.
Lisânı başka bunun.
Arapça’sı oğlunun,
Okur muydu Farisî,
Bu yazı neyin nesi?
Mektubunu al babam,
Bu dili anlamam...
 
Adam pek hayret etmiş:
   Çok yazık, ayıp! Demiş.
Âlim sanmıştım seni,
Vallah şaşırttın beni.
Utanmazsan insandan,
Kavuk ve sarığından
Hayâ etsen, ar duysan,
Sen nasıl bir hocaysan?..
 
Hoca çıkarmış hemen,
Uzatıp demiş: — Aman!
Bunlardaysa keramet
Sende çıksın alamet[1]
Giy başına başlığı,
Üzerine sarığı,
Bağla da öyle kalsın;
Sen tut, sarık okusun!..
 
Ahmet KARAASLAN (DEDEKORKUT38)


[1]Belirti, iz, tezahür
 
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol